Pazar, Aralık 12, 2010

morning's wiser than evening

Çok acayip cidden. İnsan dün sylvialar, cobainler alemindeyken, morrison'a bir kalayken ertesi gün bir bakıyor ki sponge bob olmuş patrick'e göz kırpıyor. Gerçekten enteresan. Bu hızlı geçişlerimi aklım almıyor. Kontrol edememek canımı sıksa da en azından denizin altındaki bir ananasta yaşayan sünger kardeşime dönüştüğüm için mutluyum. Diğer türlüsü çekilmez çünkü, manyak olur delirir insan. Yaşanamaz öyle ki nitekim yaşayamamışlar da zaten.

Dün gerçekten zordu. Zor sürdü. Zor bitti. Bir nefese ihtiyaç duydum uzun zaman sonra ilk kez. Ve göğsüm kafesine sıkıştı. Ne yaşaması keyifti, ne uyuması. Uykuyu renkli ölümden sayıyorum bazen, yalnız da değilim le petite mort sonuçta uyku ama derin uyuyabilirseniz. Benim içinse alternatif bir gerçeklik sadece. Gerçek hayatımdan tek farkı hatıralarımı daha çok hatırlıyor, rüyalarımı daha çok unutuyorum. Dün geceki rüyamı hatırlıyorum ama mesela. Ayvalık'taki evin terasındayım, değiştirmişler biraz bizimkiler. Çatı altı dediğimiz yer de değişmiş. Oradaki eşyalar ortaya dizilmiş. Dört tane tek kişilik yatak var, masalar, sehpalar ve benzeriler. "Neden ?" diyorum "Neden bunları bana vermediniz ? O kadar eşya almak zorunda kaldım, ben o yatağa kaç para verdim, biliyor musunuz ?" "hık mık" oluyor aldığım cevap. Sabah o yatağa kaç para verdiğimi annemlere hiç söylemediğimi fark ediyorum :) Rüyamda bile :)

Sabahın köründe uyandım. Cidden. Altı buçuk falandı, yedide kalktım. Uzun zaman panjurları açmayıp gece yarısıymış gibi yaşadım. Bir film izledim. Çok resim baktım, yazı okudum, iki telefon konuşması yaptım, bulaşık makinesini, çamaşır makinesini çalıştırdım. Keşke yarın tatil olsa, bugün benim cumartesim. Dün nefessiz kaldım ve kalbim kırıldı ama bugün iyiyim.

Neyse teşekkürler süngercan.

Hiç yorum yok: