
sıkıntıdan sıkıntıya koşmakla geçiyor zaman. dert anlamında bir sıkıntı değil bu, varoluşsal bir bunalım diyebilecek kadar da entel değilim. mütemadiyen varolan bir "bitse de gitsek " durumu sadece. yok beklenti düzeyim de yüksek değil, hatta beklenti düzeyim yok bile, godot u falan hiç beklemiyorum. sorun şu ki herşey fazlasıyla tanıdık geliyor, "şaşırmak" denen eylemi yapabilme yeteğim yok hepsi bu...tüm şaşkınlıklarım ezbere. rol gereği "aa inanmıyorum" diyorum bazen, ama iki kere iki dört işte çoğu zaman. şaşırmıyorum. acı falan verdiği de yok, dedim ya "bitse de gitsek", sıkıcı bir filmi izlerken uyuyakalma hakkımı kullanmak istiyorum. fakat malesef olmuyor işte, ama ben yine de gözlerim açık uyuyorum, kimselere çaktırmadan. ne bileyim, ılık bir rüzgar gibi, ama yazın esen ılık bir rüzgar, hava serin olsa iyi gelirdi belki ama herşey zaten yeterince ılık, nemli, terli, yapış yapışken anlamsızlıktan başka bir şey getirmiyor, haa bir de bunaltı,evet tam kelime bu sanırım. erimiş ve ısınmış dondurma gibi bir şey bu hayat.
1 yorum:
olur bazen... bazen de geçer. engelli yüz metre koşusundayız. yarışa devam...
Yorum Gönder